🐯 Ashabı Kehf Isimleri Uyku Için
Ashabıı Kehf kelime anlamı mağara insanı ya da kitabe halkı olarak kabul edilmektedir. “Kehf” ise dağlarda oyulmuş ev ve yerler için kullanılıyor. Burada 309 yıl müddetle uykuya dalan bu gençler, Allah'ın Lütfü mucizesiyle bu müddet içinde vücutları çürümesin diye sağa sola çevrilmek suretiyle
Ashabı Kehf Kıssası, Dizisi, Düşündürdükleri. Ramazan ayının gelmesiyle birlikte çeşitli gazetelerde ve televizyon kanallarında dini içerikli yayınların sayısında büyük bir artış olduğunu hepimiz görüyoruz. Envai ikiyüzlülüklerin sergilendiği bu tutum; İslam'a ve müslümanlara her fırsatta tavır alan, hatta
Buürün BİLGİ K-K tarafından gönderilecektir.; Mührü şerif, hilyei şerif, nali şerif, şifai şerif, şifa ayetleri, 35 besmele, ayetel kürsi, rızık duası, ashabı kehf zırhı, safran mürekkebi ile
Ashâbı Kehf'in peşine takılan köpek bile Kur'ân'da anılmaya değer bulunmuştur. 6. Tedbir ve dua hedefe ulaşmak için gerekli en önemli unsurlardandır. Ashâb-ı Kehf de uykuya yatırılmadan önce ve sonra aslâ tedbiri elden bırakmamışlar¸ kul olarak yapılması gerekeni yaptıktan sonra¸ Allah'a güvenip dayanmışlardır.
UyumakKehf Ashabıyla birlikte ve uyanmak paranın hükmünün kalmadığı bir zamanda! İmanla uyumanın, imansızlarla uyanık kalmaktan yeğ olduğunu, Celaleddin Rumi, Mesnevi’sinde şu cümlelerle vurgular: “Ashabı Kef’in uyanıklığı putçulara kulluktu. Fakat uykuları şereflerini korudu. Bilgiyle uyumak uyanıklıktır. Vay
Kuranın "Kehf" (yani mağara) isimli 18. suresinde, Allah'ı tanımayan, inananlara karşı baskı ve zulüm uygulayan bir rejimden sakınmak için bir mağaraya sığınan gençlerden söz edilir. Ashab-ı Kehf'in yaşadığı şehir ve sığındığı mağara konusunda çeşitli kaynaklarda değişik yerler gösterilmektedir.
Ashabı Kehf esasen mağara arkadaşları manasını taşımakta olan bir kıssadan bahsetmektedir. Mağara arkadaşları olan bir grup mümin gençtir. Bu bireyler Allah tarafından korunmuştur.
Farklıinanışların buluştuğu ve 33 ülkede yaşandığı rivayet edilen Yedi Uyurlar'ın hikayesi her zaman merak edilmektedir. Yedi Uyurlar
NurSuresinde “O nura, Allah’ın yükseltilmesine ve içlerinde kutlu isminin zikredilmesine izin verdiği EVLERDE kavuşulur.” (24/36) buyuruluyor. Kehf Suresinin mesajı bu süreçte gaybubet mekanlarını da içine alır. Devirler değişse de bazı despotlar eliyle cevirler değişmiyor. Tarih tekerrür ediyor. İmtihanlar sürüyor.
TT6u2. Skip to content Ana SayfaHakkında HakkındaKatalogHat GalerisiYazılarİbadet TakvimiİletişimAshabı Kehf’in İsimlerini EzberleyelimAshabı Kehf’in İsimlerini EzberleyelimAshab-ı Kehf, Mağarada uzun süre uyuyarak Allah tarafından korunan gençlerdir. Ashab-ı Kehf kimdir? Ashab-ı Kehf isimleri ve kıssası nedir? Konuyla ilgili tüm detayları sizler için Efendimiz buyuruyorlar ki“Evlatlarınıza Eshab-ı Kehf’in isimlerini öğretiniz. Çünkü onların isimleriBir binada bulunursa, o bina yanmaz,Bir eşya üzerine yazılırsa, o eşya çalınmaz,Bir hayvan üzerinde bulundurulursa o hayvan kaçıp gitmez,Yangında bir bez parçası üzerine Eshab-ı Kehf’in isimleri yazılıp ateşin ortasına atılsa yangın söner,Çok ağlayan çocuğun beşiğinde başının altına konulsa, çocuk ağlamaz,Çekirge için, bir kâğıt üzerine yazılıp bir ağaca takılıp tarla ortasına dikilirse çekirgeler gider,Hamile kadının sol oyluğuna bağlanırsa, doğum kolay olur,Uyuyamayan bir kimseye, Haşr Suresinin sonunda “Lev enzelnâ”dan başlayarak 4 âyet, arkasından da Eshab-ı Kehf’in isimleri okunursa, o kimse uyur.” Eshab-ı Kehf’in İsimleri1. Yemlîhâ 2. Mislînâ 3. Mekselînâ 4. Mernûş 5. Tebernûş 6. Şâzenûş 7. Kefeştatayyûş 8. Kıtmîr Köpeklerinin ismidir.İngiliz Büyükelçisi, eski Müslüman-Türk evlerinin dış duvarlarına asılan, “Eshabı Kehf ve Yâ Hâfız Ey Muhâfaza eden, koruyan Rabbimiz” levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizâde Fuad Paşa’ya bunların ne olduğunu Paşa, İngiliz’in tam anlayacağı dille cevap vermiş “O gördükleriniz, Osmanlı sigorta şirketinin levhalarıdır.”Hazînet-ül Esrar, s. 84–85; Ruh-ul Beyan s. 233 Page load link
Ashab-ı Kehf kimdir? Kur’an-ı kerim’de Ashab-ı Kehf kıssası nasıl anlatılmaktadır?Kureyş müşrikleri, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in peygamber olmadığını Mekkelilere kanıtlamak ve Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i zor durumda bırakmak maksadıyla yahudi âlimlerine danışmaya karar verdiler. Nadr bin el-Hâris ve Utbe bin Ebî Muayt’ı Medîne’deki yahudi âlimlerin yanına gönderdiler. Kitap ehli oldukları için kitapta geçen nebevî bilgilerden öğrenip Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e soru soracaklardı. Onların niyet ve maksatlarını öğrenen Medîneli yahudi âlimleri kendilerine hem taktik vermiş ve hem de soracakları soruyu öğretmişlerdi “-Size söyleyeceğimiz üç şeyi O’na sorun. Eğer onlardan ikisini size haber verir, üçüncüsüyle ilgili de çok mâlumât vermezse, O gönderilmiş bir peygamberdir. Eğer hiç birine cevap vermez ya da hepsini cevaplandırırsa, yalancı biridir. Bunlar, Ashâb-ı Kehf, Zülkarneyn ve ruhtur.” Mekke’ye döndüklerinde bu konuşmaları yârenlerine aktaran Nadr ve Ukbe “-Biz sizlere Muhammed’le aramızda nihâî hükmü verecek şeylerle geldik!” dediler. Sonra da Ebû Cehil ile birlikte Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelip sorularını sordular. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- “-Hakkında soru sorduğunuz bu şeyleri yarın size bildireceğim!” deyip, “İnşâallah” kelimesini zikretmedi. On beş gün vahiy gelmedi. Mekkeli müşrikler gelip gittikçe kendisiyle alay etmeye başladılar. Bu gecikme, Rasûlullah Efendimiz’e çok ağır geldi. Cenâb-ı Hak, nihayet sûrelerin en gizemlisini; hikmet, sır ve inananlara müjdeler getiren Kehf Sûresi’ni indirdi. ASHAB-I KEHF KISSASI Cenâb-ı Hak “Yoksa Sen, Bizim âyetlerimizden olan Ashâb-ı Kehf ve rakîmi mi şaşırtıcı buldun?” el-Kehf, 9 buyurarak sûreye Ashâb-ı Kehf kıssası ile başlar. Anlatılan âyetler hayret verici olsa da, bunda şaşılacak bir şey yoktur. En güzel amelleri, en şaşmaya değer alâmetleri; sonu toprak olan dünya hayatına aldanmayan, denenmiş kimseler içinden ortaya çıkarmak, Allâh’ın âdetidir. Şânı yüce olan Allah Teâlâ, yerleri, gökleri ve içinde bulunan her şeyi, bu kıssada olup bitenlerden daha hayret verici ve göz kamaştırıcı şekilde dizayn etmiş ve kendi varlık ve kudretine bir delil olarak ortaya koymuştur. Tabiî görebilen gözlere… Muhammed bin İshâk’ın nakline göre, kıssanın geçtiği dönemde insanların durumu şöyle anlatılmaktadır “İncil ehlinin işi altüst olmuş, içlerinde suçlar büyümüştü. Krallar azgınlık etmiş, putlara tapıp onlara kurbanlar kesmekteydi. Gerçek İncil’e inanan müslüman halk, inancında serbest bırakılmamış, türlü şiddet ve işkencelerle putlara tapmaya zorlanmaktaydı.” Güç, kuvvet ve mevki sahibi inançsızların ilk yaptıkları şey, nefislerini ilâh edinmek, kulluk ve ibadete yegâne lâyık olan Allâh’a inananları zor kullanarak kendilerine benzetmeye çalışmaktır. “Ashâb-ı Kehf” Mağaradaki Gençler kıssası, böyle fitne zamanlarında inananlardan beklenen duruşu, inançlarında sebat eden samimî mü’minlerin duâsına Cenâb-ı Hakk’ın mükemmel bir yardımla icâbetini anlatır. Bu zâlim krallardan biri de Rum krallarından Dakyanus’tur. Müşriklerden tayin ettiği zâbıtaları, îman edenleri takip edip gizlendikleri yerlerden çıkararak onları Dakyanus’a getirir. O da müslümanları putlara kurban kesilen mezbahalara sevk ederek putperestlikle öldürülme arasında seçim yapmaya zorlar. Dünya hayatına rağbet edip ölümden korkanlar, onun dediğini yaparlar. Ebedî hayatı tercih edenleri de parçalayıp öldürerek şehrin surlarına ve kapılarına astırır. Sıra Ashâb-ı Kehf’in şehri olan Dekinos’a gelir. Kral, askerlerine îman ehli olanların takip edilip yakalanmasını emreder. Büyük bir sürek avı başlar. İnananlar kaçıp gizlenir. Ahlâksızlığın diz boyu olduğu şehirde kralın gözüne girerek mevki bekleyen şahsiyetsizler, inananların kim olduğunu ve bulundukları yerleri ihbar ederler. Şehirde kimseye güven kalmamıştır. “Biz Sana onların kıssalarını gerçek olarak anlatacağız. Hakikaten onlar, Rablerine îman eden birkaç genç idi. Biz de onların hidayetlerini artırdık.” el-Kehf, 13 Bu duruma şahit olup çok üzülen, Allah’tan başka ilâh olmadığına kalben inanan, samimî birkaç genç yiğitten oluşan az bir topluluğa, Cenâb-ı Hak hidâyet ve kalplerini takviye etmekle dinde sebatlarını artırarak yardımda bulunur. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır “Hidâyet bulanlara gelince, onların hidâyetlerini artırdı ve onlara takvâlarını verdi.” Muhammed, 17 * * * Yıllarca ısrarla işlenen günahlar, tevbe ile temizlenmeyince yaşlı insanların kalplerinde inançsızlığı ve dinde gayretsizliği artırır. Gençler, daha temiz ve günahsız oldukları için îmânî konularda daha istîdatlıdırlar. Gençler, hakka daha çabuk yönelirler. O sebeple genç nesil, toplumlar için büyük ehemmiyet teşkil eder. İbn-i Kesîr tefsirinde şunları belirtir “Allâh’a ve Rasûlüne icâbet edip çağrılarını kabul edenlerin çoğunluğu genç idi. Kureyş’in yaşlıları ise dinleri üzere kalmaya devam ettiler; onlardan ancak az sayıda kimseler îman etmişti. Taberânî ve İbnü’l-Münzir, İbn-i Abbas’tan şöyle dediğini rivayet etmektedir Allah ne kadar peygamber gönderdiyse, mutlaka o genç idi. Daha sonra Yüce Allâh’ın “İbrahim adında genç bir yiğidin onları diline doladığını işitmiştik.» dediler.” el-Enbiyâ, 60 “Hani Mûsâ genç delikanlısına şöyle demişti...” el-Kehf, 60 âyetlerini okudu. Kehf ashâbı da “inanmış genç yiğitler”di. Gençlerin birbirlerine tesiri çok daha kolay olduğu için, genç için arkadaşı çok mühimdir. Dindar bir arkadaş, dîni öğrenmek ve ibadetleri edâ etmek için bulunmaz hazinedir. Bunun en büyük misâli, inançları uğruna birlikte hareket edip ölümü göze alan, Ashâb-ı Kehf’tir. Bu genç topluluğun vasıfları şöyleydi Bunlar Allâh’a îman etmişti. Allah da kalplerine sabır ve sebâtı ilham etmiş, sâlih ameli kolaylaştırmak sûretiyle îmanlarını artırmıştı. O bakımdan onlar her şeyden irtibatlarını koparıp Allâh’a yönelebilmiş, insanlardan uzaklaşabilmiş ve dünyaya rağbet göstermemişlerdi.” * * * Zorba kralın yardımcıları, bu gençleri ihbar eder. Kral, onları, hücrelerinde bastırıp huzuruna getirtir. Bu şekilde devam edemeyeceklerini söyleyip gençlerin putlara ibadet veya ölüm arasında seçim yapmalarını ister. “Oranın hükümdarı karşısında ayağa kalkarak dediler ki Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O’ndan başkasına ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz. Şu bizim kavmimiz, Allah’tan başka ilâh edindiler. Onların ilâh olduğuna dâir açık bir delil getirselerdi ya! Allâh’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?»” el-Kehf, 14-15 Karşısında yiğitçe ayağa kalkarak Allâh’a kulluğu bırakıp da putlara tapmayacaklarını îlan eden bu korkusuz gençlere sinirlenen kral, önemli bir iş için Ninova Şehri’ne gideceğini, geri dönünceye kadar kendilerine düşünmeleri için mühlet verdiğini söyler. Üzerlerindeki kıymetli elbiselerin soyulmasını emredip onları yanından çıkarır. Kralın tehdit edip korkuttuktan sonra durumlarını gözden geçirmeleri için onlara süre tanıması, Allâh’ın o gençlere bir lütfuydu. Rûhu’l-Beyân Tefsîri’nde Bursevî Hazretleri, gençlerin bir çobanla karşılaştıklarını, çobanın onlarla aynı inanca sahip olup “-Madem rûhen kavminizden ayrıldınız, bedenlerinizle de kavminizde ayrılın dağdaki geniş mağara demek olan kehfe sığının! Şirk ehlinden uzaklarda, tenhâ bir yerde yalnızca Allâh’a ihlâsla ibadet edin. Eğer siz böyle bir şey yapacak olursanız, Allah sizin üzerinize sizi kavminize karşı kendisiyle koruyacağı bir rahmet yayar ve işinize büyük bir kolaylık sağlar, yani kendisinden yararlanacağınız ve size kolay gelecek yollar açar.” bkz. el-Kehf, 16 diyerek gençleri “Benclüs Dağı”nda sarp bir mağaraya gizlenmeye yönlendirir. Kendisi ve çoban köpeği de onlara katılır. Gençlerin her biri, babasının evinden bir şeyler alır, bir kısmını sadaka verir, kalan kısmını da yanlarına alarak mağaraya sığınırlar. Gece gündüz namaz kılıp, Allah Teâlâ’ya inleyiş ve feryad ile duâ ederler. Nafaka işini Yemliha’ya bırakırlar. O, sabahleyin bir miskin kıyafetine girerek şehre gider, lâzım olanı alır, biraz da havâdis araştırıp arkadaşlarına döner. * * * İbn-i Kesîr buna dayanarak tefsirinde, insanlar arasında fitnelerin baş göstermesi esnâsında meşrû olan tutumun bu olduğunu, dînine zarar gelir korkusuyla, fitne ve fitnecilerden kaçmak gerektiğini söyler. Hadîs-i şerifte buyrulur “Çok zaman geçmeden sizden birinizin en hayırlı malı, dînini fitnelerden kurtarmak üzere, kaçmak maksadıyla kendileriyle birlikte dağların tepelerini ve yağmur yağan yerleri takip edeceği birkaç koyun olacaktır.” Buhârî, Ebû Dâvûd İşte böyle bir durumda insanlardan uzak kalmak meşrûdur, fakat sâir hâllerde meşrû değildir. Çünkü bu durumda cemaatlere ve Cumalara gitmek gibi önemli fırsatlar kaybolur. Hadîs-i şerifte buyrulduğu üzere “İnsanlarla oturup kalkan, onların eziyetlerine katlanan mü’min, onlarla oturup kalkmayan, eziyetlerine katlanmayan mü’minden daha faziletlidir.” Tirmizî, Kıyâmet, 55/2507 * * * Zorba kral şehre dönünceye kadar, bu şekilde mağarada kalmaya devam ederler. Kral gelir gelmez bu gençleri aratır ve babalarını yanına getirtir. Gençlerin babaları, oğullarının kendilerine isyan edip, mallarını yağma ettiklerini, çarşılarda israf edip, dağa kaçtıklarını söyleyerek özür dilerler. Durumu öğrenen Yemliha, az miktarda azık alıp yakalanmamak için hemen geri döner. Yakalanmaktan endişe eden gençler, ağlayarak secdelere kapanıp “Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bizim için şu işimizden bir kurtuluş yolu hazırla.” el-Kehf, 10 diyerek yalvarırlar. Allah Teâlâ, onlara bir uyku verir, yatarlar, nafakaları başuçlarında uyuyakalırlar. “Bunun üzerine biz de kulaklarını tıkayarak mağarada onları yıllarca uyuttuk.” el-Kehf, 11 Hiddetlenen Dakyanus, gençlerin yerini buldurur. Gençleri uyutan Allah Teâlâ, onun gönlüne de mağaranın kapısını kapatmayı getirir. Dakyanos; açlıktan, susuzluktan ölsünler, mağaraları kabirleri olsun diye mağaranın girişinin ördürülmesini emreder. Dakyanos’un evinde îmânını gizleyen, Pendros ve Runas isimli iki mü’min vardır. Bunlar, Ashâb-ı Kehf’in isimlerini neseplerini ve kıssalarını iki kurşun levhaya yazıp bir bakır tabuta koyarak yapılan duvarın içine koymayı kararlaştırır ve yaparlar. “Ey Rasûlüm! Baksaydın Güneş’in doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu, Allâh’ın mûcizelerindendir. Allah kime hidâyet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.” el-Kehf, 17 “Bir de onları mağarada görseydin uyanık sanırdın. Hâlbuki onlar uykudadırlar. Biz onları sağa-sola çevirirdik. Köpekleri de girişte ön ayaklarını ileri doğru uzatmıştı. Eğer onları görseydin, arkana bakmadan kaçardın ve için korku ile dolardı.” el-Kehf, 18 Yüce Allâh’ın onlara rahmet ve lütfunun bir tecellîsi de uyumaları esnasında Güneş’in mağaranın sağına ve soluna meyledip günün başında da sonunda da onlara değmemesiydi. Onları gören ise, onları uyanık sanırdı. Çünkü kendileri uyudukları hâlde gözleri açıktı. Köpekleri ise, onları korumak için mağaranın kapısında ön ayaklarının üzerine yatmıştı. O da onlar gibi uykudaydı. Yine Yüce Allâh’ın lütfunun bir tecellîsi de onları sağa-sola çevirmesidir. Tâ ki, yer onların etlerini yiyerek çürütmesin. Onların bu şekilde çevrilmeleri de Allâh’ın bir lütfudur. İbni Atıyye der ki “-Onlar hakkında doğru olan şu ki, Yüce Allah onları uyudukları hâllerinde muhafaza etti. Böylelikle bu, hem kendileri için, hem de başkaları için bir âyet mûcize ve belge olmuş oldu. O bakımdan ne elbiseleri eskidi, ne bir hâlleri değişti.” Sâlih ve hayırlı kimselerle arkadaşlık edip, Allah dostları ile oturup kalkmanın faydasını insan her zaman görür. Ashâb-ı Kehf’in köpeği onları bırakmayıp, onlarla birlikte olmanın bedelini, cennete onlar ile gireceği müjdesi ile alır. “Onları bir mûcize olarak uyuttuğumuz gibi, birbirlerine sorsunlar diye kendilerini uyandırdık da içlerinden bir sözcü şöyle dedi -Ne kadar durup kaldınız?» Kimi -Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık.» dedi. Kimi de şöyle dedi -Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi, bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size azık getirsin. Hem çok dikkatli davransın ve sizi kimseye sezdirmesin.» Çünkü şehir halkı, sizi ellerine geçirirlerse muhakkak sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o zaman siz dünyada da âhirette de aslâ kurtuluşa eremezsiniz.» “Böylece insanları onlardan haberdar kıldık ki, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu ve kıyamet gününden şüphe edilemeyeceğini bildirmek için, öylece şehir halkına buldurduk. Onları mağarada bulanlar, aralarında durumlarını tartışıyorlardı. Dediler ki Üstlerine bir bina kilise yapın. Bununla beraber Rableri, onları daha iyi bilir.» Sözlerinde üstün gelen mü’minler Üzerlerine muhakkak bir mescid yapacağız.» dediler.” el-Kehf, 19-21 * * * Müşriklerin, anne ve babasını, Allâh’ı inkâr etmedikleri için işkence altında öldürmelerine şâhit olup, kendisini de aynı şekilde öldüreceklerini anlayan Ammar bin Yâsir, dînini inkâra zorlandığı zaman dili ile inkâr ettiğini söylemişti. Ammar bin Yâsir’in dinden çıktığı haberini, sahâbîler Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e haber verdiler. Ammar bin Yâsir’i huzuruna çağırıp inkâr sözünü söylerken kalbinin ne durumda olduğunu soran Efendimiz’e, Ammar “-O sırada kalbim îmanla dopdoluydu.” cevabını verdi. Onun zorluk ânında takındığı bu tavır kınanmamış ve aynı durum olursa aynı şekilde davranması, “Kalbi îmanla mâmur olduğu hâlde, inkâra zorlanan hâriç” Bkz. en-Nahl, 106 âyetine binâen Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tarafından tenbih edilmişti. Taşlanarak öldürülme gibi en zor ölüm şekli ile tehdit altında olan kimsenin bu zorlanmasının mazeret olarak kabul edilip kalbi îman dolu olduğu hâlde dili ile inkâr etmesi, dînen mahzurlu görülmeyip, cevaz verildiği halde mağaradaki gençlerin, zor şartlar altında dahî olsa küfre dönerlerse, aslâ kurtuluşa eremeyeceklerini söylemeleri dikkate şâyan bir durumdur. Bunun sebebi ise, bu yiğitlerin gâyesi, kendilerini kurtarmak değil, açık ve gizli olarak Allâh’ın rahmetini yaymaktır. Onun için ruhsat ile amel etmeyi değil, inançları uğrunda şehid edilmeyi temennî ederler. Çünkü Allah’tan çok sakınmaktadırlar. İnkâr ederek kurtuldukları zaman ise müşriklerin tesirinde kalarak tamamen îmanlarını kaybedeceklerini, inandıkları gibi yaşayamazlarsa yaşadıkları gibi inanacaklarını düşündüklerindendir. Burada, “…Eğer onlara uyarsanız muhakkak ki Allâh’a ortak koşanlar olursunuz.” el-En’âm, 121 âyet-i kerîmesinde bahsedilen tehlike söz konusudur. İnsanların tamamının kâfir olduğu bir topluluğun içinde inancı saklamak, bir müddet sonra onlar gibi olma tehlikesini de içinde taşır. Onların uyandırılmaları ise, mağarada kaldıkları süreyi bilmek ve insanları denemek içindir. Alışveriş esnasında tüccar, yıllar önce kullanılan parayı görünce, gencin hazine bulduğu zannı ile onu bırakmayıp ihbar eder. Gençle beraber mağaraya giden askerler, duvarın içine konulan kitâbeyi bularak durumu açığa çıkarırlar. Çok kısa süre uyuduklarını zanneden Ashâb-ı Kehf, üç yüz küsur sene yattıkları mağaralarından, kabirden kalkar gibi uyanıp kalktıklarını anlamış ve vaktiyle ayaklandıkları müşriklere karşı başarılı olduklarını ve isteyip umdukları Allâh’ın merhametinin bir tecellîsini görmüş ve dolayısıyla önceden îman ettikleri şekilde Allâh’ın vaadinin hak olduğunu müşâhede ile bilmişlerdir. Kavimleri ise, bu hâdiseyle Allâh’ın “öldükten sonra diriliş vaadinin gerçek olduğunu” anlamışlardır. Çünkü onların uyuyup uyandırılmaları, ölüp sonradan diriltilen kimsenin hâline benzer. Bu kadar uzun süre, onları uyutmaya ve gıdasız olarak bulundukları hâl üzere tutmaya kâdir olan Allah, elbette ölüleri diriltmeye de kâdirdir. Her şeyi anlayan gençler için gerçek ölüm zamanı gelmiştir, ruhlarını teslim ederler. İnançlı kral ve şehir halkından inananlar mağarada uyuyup orada vefat eden gençlerin kabirleri üzerine, bilinip takdir edilsinler diye mescit yaptırırlar. Böylece mescidi ziyaret edenler, Cenâb-ı Hakk’ın duâlara icâbet ettiğini, inanan kullarını zulümden kurtardığını, îmânın en büyük hazine olduğunu, en büyük dost ve yardımcının Allah olduğunu, kuvvet ve kudretinin sonsuz olup, her şeye gücünün yettiğini yakînen hissetsinler, Cenâb-ı Hak’tan ümitlerini kesmesinler. “Ashâb-ı Kehf’in sayılarında ihtilaf edenlerden bazıları Onlar, üç kişidir, dördüncüleri köpekleridir.» diyecekler. Diğer bazıları da Onlar, beş kişidir, altıncıları köpekleridir.» diyecekler. Her ikisi de bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. Kimileri de Onlar, yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir.» derler. De ki Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir.» Onları ancak pek azı bilir. Bu sebeple onlar hakkında bu bildirilenler dışında bir münâkaşaya girişme ve bunlar hakkında hiç kimseye de bir şey sorma! Onlar, mağaralarında üç yüz yıl kadar kaldılar ve dokuz yıl da buna ilave etmişlerdir. De ki Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir.» Göklerin ve yerin gaybı O’na aittir. O ne güzel görendir! O ne mükemmel işitendir! Onların, O’ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.” el-Kehf, 22-25 Ashâb-ı Kehf’in sayıları hakkında farklı farklı kanaatlerde bulunanlar, bunu zanları ile yapmaktadır. Çok az kişi onların sayısını bilir. Kesin bilgi, Cenâb-ı Hakk’a aittir. Bu hususta kitap ehli ile tartışmak yersiz olup, Cenâb-ı Allah ne bildirdi ise onu söylemek yeterlidir. İbn-i Abbâs der ki “-Ben Yüce Allâh’ın istisna ettiği az kimselerden birisiyim. Onlar yedi kişi idiler.” İbn-i Cerîr de Atâ’dan İbn-i Abbâs’ın “-Onların sayısı yedi idi.” dediğini rivayet etmektedir. Ancak burada önemli olan bu insanların sayılarını bilmek değildir, önemli olan kıssadan ibret almaktır. Yusuf Hemedânî Hazretleri devamlı “Rabbim, Sana itaat etmem ve Sana kulluk etmem için bana yardım et.” diye duâ eder ve bu şekilde duâ etmelerini müritlerine tavsiye ederlerdi. Allâh’ın yardım ettiği kişiler, Ashâb-ı Kehf gibi sebat ve kurtuluşa ererler. “Şüphesiz göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allâh’ındır. O, diriltir ve öldürür. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.” et-Tevbe, 116 Yüce Allah kime hidayet bulma tevfîkini ihsân eder ve hakka götürecek şekilde ona yol gösterir, sevdiği ve râzı olacağı şeylere ulaşma başarısını ihsan ederse, o kimse, Ashâb-ı Kehf gibi doğru yola iletilen ve dünyada da âhirette de en büyük nasibe mazhar olan bir kimse olur. Samimî bir duâya icâbet edip, mağara gençlerini 309 yıl yemeden-içmeden besleyip koruyan, kendilerinden sonra bütün inananlara kıssalarını anlatıp kıyamete kadar unutturmayan, kullarından sağlam bir duruş ile kendisine güvenmelerini isteyen, bunu gördüğü zaman kullarının bütün işlerini üzerine alarak onların vekîli, kefîli tek yardımcısı olan Rabbimizin şânı ne yücedir. Zekeriya Paygamber’in duâsında buyurduğu gibi “…Sana yaptığım duâlarda cevapsız bırakılarak hiç mahrum olmadım.” Meryem, 4 Dipnot Bu yazının hazırlanmasında Kurtubî’nin, el-Câmiu’l-Ahkâmü’l-Kur’ân Tefsirinden, İsmail Hakkı Bursevî’nin, Rûhu’l-Beyân Tefsiri’nden, İbn-i Kesîr Tefsiri’nden istifade edilmiştir. Kaynak Fatma Hâle Sağım, Şebnem Dergisi, Sayı 179 İslam ve İhsan
Ashab-ı Kehf, Yedi Uyurlar olarak da bilinmektedir. Ashab-ı Kehf kıssası, dünyanın birçok noktasında iz bırakmıştır. Yedi Uyurlar, aslında halkına yüz çeviren, terk eden bir topluluğun hikayesidir. Farklı inanışların buluştuğu ve 33 ülkede yaşandığı rivayet edilen Yedi Uyurlar'ın hikayesine yakından bakalım... ASHAB-I KEHF - YEDİ UYURLAR Hikayeler, birçok dinde ve toplumda farklı anlatılsa da genel hatlarıyla aynı İçinde bulunduğu toplumdan kaçan ya da kendi toplumuna sırt çeviren 7 kişiden oluşmuş grubun yüzyıllarca uyuması... Ashab-ı Kehf kıssasının temeli Hıristiyanlık'a dayanır ve 7 kişinin hikayesinden yola çıkıldığı için 'Yedi Uyurlar' ismini alır. Hikayenin bir başka ayrıntısı da bu kişilerin peşine takılan köpeğin İslam'daki adı Kıtmir cennete gittiğidir. HRİSTİYANLIKTA ASHAB-I KEHF Ashab-ı Kehf hikayelerinin en eski kaynağı bazı kişilerce Hindistan'daki Mahabharata Destanı olarak gösterilse de bu hikayenin Hristiyanlık'tan yayıldığı konusunda birçok tarihçi hemfikir. Selçuk-Efes mağarasında geçen ilk hikaye şöyle anlatılır Decius Dakyus döneminde yedi uyurlar isimleri Maximilian, Lamblicus, Martinian, John, Dionysius, Exacustodianus ve Antoninus İsimlerin kesinliği kanıtlanamamış olan 7 genç, putperest inanışların getirdiği uygulamalar yüzünden kurban edilmek zorunda kalırlar. Yedi Uyurlar isimleri, Hıristiyanlık'ta böyle geçiyor Bunu kabul etmeyen gençler kralın askerlerinden kaçarak bir mağaraya sığınırlar. İçeriye girmekle uğraşmayan askerler mağaranın üzerini kapayarak 7 genci ölüme terk eder. Aradan geçen 200 küsür yılın ardından Lamblicus, mağaranın kapağını açarak şehre iner. Şehirde her şeyin değiştiğini gören adam, alışveriş yaparken eski para kullanılmadığını ve insanların artık İsa'ya inandığını görerek bu olayı baş piskoposa anlatır. Piskopos'a göre bu bir mucizedir. Ortodoks ve Katolik kiliselerinde yad edilen bu hikaye, Protestanlığın yükselişiyle değerini kaybetti ve Yedi Uyurlar, Hristiyanlık dininde sadece bir hikaye olarak kaldı. Hikayenin Ürdün kısmına gelecek olursak Batlamyuslar zamanında Filadelfiya olarak adlandırılan ve günümüzde Ürdün sınırları içinde kalan Amman'da, yine 7 kişi olduğu düşünülen bir grup, Maximilian önderliğinde putperest krala baş kaldırarak kaçarlar. Mağaraya saklanan Yedi Uyurlar'a askerler müdahale etmek yerine, oldukları yerin girişine duvar örerek orada hapsetmeyi amaçlar. Rivayete göre bu kişilerin başkaldırma sebebi; İbrahim, Musa ve İsa'nın dinine inanmak istemeleriymiş. Aradan geçen 300 yıl, Maximilian ve arkadaşlarına sadece bir gece gibi gelir. Dışarıya çıkan Maximilian alışveriş yapmak için eski parayı uzatır, ancak esnaf paranın hazine olduğunu düşünerek askerlere haber verir. Maximilian ve arkadaşlarının başına gelen bu olay ilk başta yalan sanılsa da herkes tarafından mucize olarak kabul edilmeye başlar. İSLAM'DA ASHAB-I KEHF KISSASI Kuran'da bi surede geçen Yedi Uyurlar efsanesi Ashab-ı Kehf olarak, 'Kehf Suresi'nde yer alıyor. Ancak kutsal kitapta da olayın gerçekliliği konusunda kesin bir şey söylenmezken sadece rivayete dayandırılıyor. Hikayeye göre Afşin şehrinde yaşayan Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş ve Şazenuş adlı 6 kişi Putperestliği bırakarak din değiştirir. Ancak hükümdar bunu kabul etmeyerek herkesi putperest yapmak ister. Altı genç bu zorlamayı reddederek hükümdardan kaçar ve ibadet etmek için bir dağın yolunu tutarlar. Bu sırada Kefeştetayyuş adlı çoban ve köpeği Kıtmir de gençlere katılarak Yedi Uyurlar'ı oluştururlar. Dağa yaklaşan Yedi Uyurlar bir mağaraya girerler. Mağarada dua eder ve merhamet dilerler. O sırada hükümdarın askerleri bu gençleri mağaraya hapsederek onları ölüme terk eder. 300-309 yıl arası arası derin bir uykuya dalan gruba bu koca yıl sanki bir gece gibi gelir. Şehre inmek için yola çıkan Yemliha, karşısında bambaşka bir şehir görünce bir şeylerin ters gittiğini anlar. Dönemin hükümdarı ile tanışıp olayları anlattıktan sonra uykusunu alamadığını, yeniden uyumak istediğini söyler ve arkadaşlarıyla yeniden uykuya dalar. Bunun bir mucize olduğunu düşünen halk daha sonra mağaranın önüne mescid yaparak Yedi Uyurlar'ı şereflendirmişlerdir. Ülkemizde Afşin, Selçuk, Efes, Lice ve Tarsus'da bulunan mağaralardan en sık ziyaret edileni Tarsus'daki Ashab-ı Kehf olarak biliniyor. Ayrıca Adana'da 'Yedi Kardeşler' adında bir türbede mevcut. Tam yeri hangisi diye sorarsanız Kuran'daki Kehf sûresinin 17. âyetinde geçen "Resûlüm! Orada bulunsaydın güneşi görürdün Doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etmeden geçerdi. Böylece onlar Güneş ışığından rahatsız olmaksızın mağaranın bir köşesinde Uyurlardı." bölümüne göre Yedi Uyurlar mağarası Lice'deki Ashab-ı Kehf olarak biliniyor.
1 Ashabı Kehfin isimlerini okumanın fazileti Ashabı kehf isimleri duası okunuşu anlamı faziletleri uyku için arapça yazılışı hadis ve kuranda geçen şeyler daha fazlası bu konumuzda. Tefsir-i Nisâbûri’de şöyle rivayet edilir. "Meksilmîna, Muhsimilnîna, Yemliha, Mertûs, Keşvetûş, Bîrûns, Dînmûs, Yatnûskalûs."bk. Taberî, Kehf, 18/10. ayetin tefsiri. Peygamber Efendimiz buyururlar ki Evlatlarımıza Ashâbı Kehf’in isimlerini onların isimleri bir ev üzerine yazılsa o ev yanmaz. Bir eşya üzerine yazılsa,o eşya çalınmaz Bir hayvan üzerinde bulundurulsa o hayvan kaçıp gitmez. Yangında bir bez paraçası üzerine yazılsa ateşin ortasına atılsa,yangın söner. Çok ağlayan çocuğun beşiğine,başının altına yazılsa konulsa ağlamaz Çekirge için,bir kağıt üserien yazılığ ağaca takılsa çekirğeler gider. Hamile kadının sağ dizine bağlanırsa doğum kolay olur. Uyuyamayan bir kimse Haşr süresinin sonunu “Lezenzelnâ’dan başlayarak 4 âyet ve arkasından da Ashâbı Kehf’in isimlerini okusa on kimse uyur. Bu mübarek kimselerin isimleri, Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayyuş ve köpekleri Kıtmir’dir. 062 Sual Tarlamızın mahsulünün bol olması için ne yapmak gerekir? CEVAP Ziraat tekniğinin bildirdiği usulleri tatbik etmelidir. Ayrıca tarlaya bereket gelmesi için, mahsulün uşrunu vermeli, sonra Eshabı Kehfin isimleri dört kağıda yazılıp, ayrı ayrı sarıldıktan sonra, tarlanın ayak basmayan dört köşesine gömmelidir. Eshab-ı Kehfin isimleri yazılı kağıdı evinde, üstünde bulundurmak da bereket verir. Fevaid-i Osmaniyye Moderatör tarafında düzenlendi 13 Şubat 2022 2 Ashabı Kehf isimleri Hz İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre sekiz kişilerdir ve bu isimler şu şekildedir. "Meksilmîna, Muhsimilnîna, Yemliha, Mertûs, Keşvetûş, Bîrûns, Dînmûs, Yatnûskalûs."bk. Taberî, Kehf, 18/10. ayetin tefsiri. 3 Değerli misafirlerimiz ve sevgili melekler Ashâb-Kef kıssasının özü Hazreti Kuan-ı Kerimde öneminden dolayı Kehf ismini almıştır. Kur'an-ı Kerimin 18. suresinde Surenin, 9-26. ayetlerinde anlatılmıştır. Bilindiği üzere o devirde hemen hemen herkes putperest idi. Bu insanlar topluluğunun içinde Allah'a inanan 8 gencin inançlarını anlatıyor bu hisse. Bu durum ile ilgili " Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar, dokuz da ilave ettiler " şeklinde geçmektedir. 4 Ashab-ı Kehf’in isimlerinin havası hususunda âlimler şunları söylemişlerdir. * Rızık celbi isteyen yazıp taşımalıdır, * Yüksek mevki isteyen yazıp taşımalı ve Ashab-ı Kefh duasına devam etmelidir, * Korkudan, vesveseden, evhamdan emin olmak isteyen üzerinde taşımalıdır, * Sebepsiz yere ağlayan bebeklerin yazılıp yatağına asılmalıdır, * Sıtma tutan kimseler üzerinde taşımalıdır, * Ümmü Sıbyan hastalığına karşı yazılır ve suyu içilir, * Evde asılı olursa eve hırsız girmez. Ashab-ı Kefh Duası اَللّٰهُمَّ اِنِّي اَسْاَلُكَ بِاِسْلَامِ يَمْلِيخَا وَرَغْبَتِهِ وَبِاِيمَانِ مَكْثَلِينَا وَقُرْبَتِهِ وَبِتَوْحِيدِ مَرْنُوشْ وَخِدْمَتِهِ وَبِمَعْرِفَةِ دَبَرْنُوشْ وَعُزْلَتِهِ وَبِشَهَادَةِ شَاذَنُوشْ وَرِوَايَتِهِ وَبِاِخْلَاصِ مِثْلِينَا وَمُوَافَقَتَهِ وَبِاِشْتِيَاقِ كَفَشْطَطَيُّوشْ وَاِعْتِقَادِهِ وَبِوَفَاءِ قِطْمِيرْ وَحِمَايَتِهِ اَنْ تَقْضِيَ حَاجَتِي يَاقَاضِيَ الْحَاجَاتِ ويَامُجِيبَ الدَّعَوَاتِ * وَصَلَّي اللّٰهُ عَلَي سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَآلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ Duası Allahümme inni es elüke bi islami yemliha ve rağbetihi ve bi imani mekselina ve kurbetihi ve bi tevhıdi mernuş ve hıdmetihi ve bi ma rifeti debernuş ve uzletihi ve bi şehadeti şazenuş ve rivayetihi ve bi ıhlası mislina ve müvafakatihi ve bi iştiyaki kefeştatıyuş ve ı tıkadihi vebi vefai kıtmir ve hımayetihi en takdıyehacetiya kadıyyel hacativeya mücibed deavat ve sallallahu ala seyyidina muhammedin ve alihi vessahbihi ecmeıyn 5 Ashab-i kehf duası okunuşu ve anlamı Allahumme inni es'eluke bi islâmi Yemliha ve rağbetihi ve bi imâni Mekselina ve Gurbetihi ve bi tevhidi Mırnuş ve Hidmetihi ve bi Ma'rifeti Debernuş ve uzletihi ve bi şehadeti Şazenuş ve rivâyetihi ve bi ihlâsi Mislina ve Muvafegetihi ve bi iştiyagi Kefeştatiyyuş ve i'tigadihi ve bi vefâi Gıtmir ve himayetihi en tagdiye Gadiyel hacati veya Mucibed deavat. Ve Sallâllahu âla seyyidina Muhammedin ve alihi ve sahbihi ecma'ın Kısa Dua “Rabbena atina min ledunke rahmeten ve heyyi’ lena min emrina reşeda” Anlamı “Ey Rabbimiz, bize katından rahmet ver ve işimizde bizim için muvafakiyet hazırla.” ahmedhoca Forum Okuru 6 ashabı kehf duasının daha birçok faziletleri vardır şifa niyetine olan bir dua olan ashabı kehf duası korku, vesvese gibi durumlar karşısında mutlaka üzerinizde taşınacak şifalı bir duadır. eğer bebeğinizin durduk yere sebebsiz bir şekil de ağlayıp huzursuzluğu varsa ashabı kehf duasını yazarak onun yattığı yatağa asarsanız faydasını görürsünüz evde asılı bir şekilde olursa o eve hırsız girmez ve ayrıca rızk için üzerinizde taşınırsa faziletlerinden faydalanırsınız inşallah yüksek bir mevkiye sahip olmak istiyorsanız ashabı kehf suresini sürekli okumalı hatta mevki sahibi olduktan sonra bile duaya devam etmelisiniz. tarlanın bereketi için ashabı kehfin isimleri dört ayrı kağıda yazılarak tarlanın dört köşesine ayak basmamış yerine gömülürse faziletlerinden faydalanırsınız inşallah
ashabı kehf isimleri uyku için